Blog

1 Mayıs 2007

Kişisel Gelişim Dergisi, Sektörel Yayıncılığı Tanıttı.

Kişisel Gelişim Dergisi, Sektörel Yayıncılığı Tanıttı.

Hayat Yayınları tarafından yayınlanan Kişisel Gelişim Dergisi, Mayıs sayısında sektörel yayıncılığı tanıttı. SEYAD Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Şen ile yapılan röportajın tam metni şöyle:

Gelişen Sektörler Medyasını Oluşturuyor

Sektörel yayıncılık yeni yeni konuşulur gibi görünse de, aslında geçmişi 100 yıldan daha da eski ülkemizde. Ekonominin hareketlenmesi ve kurumların daha da güçlenmesiyle sayıları her geçen gün artan sektörel yayınlar, gelişen sektörlerin de işareti bir anlamda.

Hareketlenen sektörlerin kendi içinde iletişimi ve etkileşimi artırma çabalarının bir sonucu olan sektörel yayınlar, gelişen günümüz teknolojileriyle birlikte de daha da önemsenir hale geldi. Çünkü hızlı bilgi akışıyla birlikte, gelişimi yakalayabilmek de o denli zorlaştı. Sektörel yayınların dünü ve bugününü Sektörel Yayıncılar Derneği Başkanı İsmail Şen’den dinledik.

İsmail Bey, Sektörel Yayıncılar Derneği başkanısınız, bize biraz derneğinizden bahseder misiniz?

Derneğimizin kuruluşu 2000 yılında, birkaç yayıncı arkadaşın bu alanda bir ihtiyacın varlığını hissetmesiyle gerçekleşti. Sektörel Yayıncılar Derneği, Türkiye’de sektörel yayıncılığın yeteri kadar saygı görmemesi, çıkan dergilerin kalite standartlarının düşüklüğü gibi sebeplerden ötürü kuruldu diğer bir deuişle. Çıkan dergiler arasında kalite ve içerik açısından var olan büyük farkların en aza indirgenmesi için böyle bir derneğin kurulması gerektiğine karar verildi. Zaten dernek kuruluşundan beri, sektörel yayıncılar arasındaki iletişimin ve iş birliğinin artırılması için sürekli çalışmalar ve toplantılar yapıyor. Aynı zamanda son birkaç yıldır küçük de olsa eğitim çalışmaları yapılıyor sürekli.

Siz sektörel yayıncılığın tezini hazırladınız. Sektörel yayıncılık Türkiye’de ne zaman başladı, nasıl bir gelişim kaydetti?

Türkiye’de sektörel yayıncılığın 1980’lerde başladığını düşünür herkes. Çünkü o yıllarda ekonomimizin dışa dönük hale gelmesiyle birlikte sektörlerde de bir hareketlilik yaşandı. Bu düşünce oradan geliyor. Gelenekleşmiş ve güçlü sektörel dergiler o yıllarda çıkmaya başladı bir anlamda, doğru. Ancak sektörel yayıncılığın başlangıcı esas olarak 100 yıl kadar eskilere dayanıyor, 1880’lerde başlıyor. Benim tespit ettiğim ilk sektörel dergi “Vasıta-ı Servet” adında bir dergi. Derginin ismi “servet aracı, zenginlik sağlayıcı” anlamlara geliyor. Dergi; ziraat ve hayvancılık üzerine hazırlanmış ve 9-10 sene boyunca çıkmaya devam etmiş. Günümüz için bile uzun bir süre sayılabilir bu. Mehmet Ali ve Vahit İbrahim adlı 2 kişi tarafından yayımlanmış Vasıta-i Servet.

1881 yılında yayınlanan diğer bir dergi de “Ziraat”. Bu derginin imtiyaz sahibinin adı ise Salim. 1881–1884 yılları arasında Ziraat dergisine ait, 24 sayı var elimizde. Ama 1885’te çıkan sayıya baktığımızda o zamana kadar toplam 100 sayı yayımlandığı anlaşılıyor. Bu da çok yüksek bir rakam, özellikle o dönemler için. 1894 yılına baktığımızda; “Orman ve Maedin Mecmuası”, “Telgraf ve Posta Mecmuası”, “Osmanlı Tevvekke-i Ziyati Dergisi” gibi yayınları görüyoruz. 1899’da “Ceride-i Vahite-i Zirai-e” yayımlanmış.

20. yy’larda da ziraat ve hayvancılık sektörleri önde geliyor

20. yüzyıla geldiğimizde; 1918 yıllarında “Asri Çiftçi”, “Bahçıvan” gibi dergiler çıkıyor karşımıza. Mesela “Baytari Mecmuası” 1923-28 yıllarında, “Şeref Mektepleri Mecmuası” 1928 yılında yayınlanmış. Daha sonraki yıllarda ise; 2 tane Çiftçi Mecmuası, 1 tane Çiftçi Bilgisi, 1 tane Çiftçi Takvimi ve Çiftçiler Derneği Mecmuası var. Çifçiler Derneği Mecmuası Yunus Nadi tarafından çıkarılmış. Yine “Çil Horoz” diye bir dergi var, tavukçuluk sektörü ile ilgili bir dergidir o da.

Bu dergilerin çıkış lokasyonları nasıl?

Dergiler ağırlıklı olarak İstanbul’da çıkarılmış bu dergiler. Ama aralarında İzmir’de çıkarılanlar da var.

Genel olarak dergi içeriklerine baktığımızda hep ziraat ve hayvancılığı görüyoruz. Onların dışında hangi sektörlerde dergiler çıkarılmış?

1849 yılında sağlık sektörüyle ilgili çıkarılan Vaka-i Tıbbiye dergisi var. Daha sonra da “Dirim” adında, sağlık sektörüyle ilgili bir dergi çıkarılmış. “Dirim” sağlıklıyım anlamına geliyor. Dirim’in ilk sayısı 1925 yılında çıkartılmış, halen de yayın hayatına devam ediyor.

Ancak şu anda bir kurum dergisi olarak yayınlanıyor. Aynı zamanda derginin de kurucusu olan Feridun Firik’a ait, Dr. Ferfirik İlaç Sanayi ve Ticaret A.Ş. Dirim’i yayınlamaya devam ediyor.

Dirim gibi yayın hayatına devam eden başka dergiler de var mı?

Evet var. Mesela “Orman ve Av Dergisi”, yayın hayatına 1928’de başlamış, halen de yayınlanıyor. Bu dergilerin hepsi eski yazıyla yayın hayatına başlayıp, yazı devriminin ardından yeni harflerle devam ettiler. Yazı devriminin olduğu sırada doğan karışıklıktan birkaç sayı çıkmamış da olabilir, bu tam olarak bilinmiyor. Ancak daha sonra kendilerini toparlayıp yollarına devam etmişler.

Yazı devrimiyle yayıncılık krize girdi.

Yazı devriminin yayıncılık alanına nasıl bir etkisi olmuş?

Yazı devrimi 1930’lu yılların ilk yarısında Türkiye’de yayıncılığı bitirmiş. Hem kitap yayınları, hem de dergi ve gazeteler o tarihte krize girmiş. Mizah dergileri ve diğer yayınlar her ay devletten süvpansiyon alarak yayın hayatlarını sürdürüyorlar. Çünkü satışlar düşüyor. O dönemde Fransızca bilenlerin sayısı yeni yazıyı bilenlerden daha fazla olduğundan Fransızca yayınların satışı artıyor.

İnşaat, tekstil ve turizm lokomotif sektörler

Sektörel yayınları sanayi alanında değerlendirirsek nasıl bir manzara çıkıyor karşımıza?

Osmanlı’da sanayinin 1800’lerin başında geliştiğini görüyoruz. Tarihçiler bu döneme, “Osmanlı’nın Sanayi Devrimi” der. Sonraki yıllarda ise Haliç etrafındaki sanayinin, uluslararası rekabete dayanamayarak çökmesi, onun ardından da sanayide bir gelişme olmaması nedeniyle sanayi ile alakalı dergi çıkmamış.

1980’li yıllara geldiğimiz zaman, dışa açık büyüme modeli ile liberal bir ekonomik modeli benimsedik. Bu sırada Anadolu’nun en ücra köşesinden bile müteşebbisler ortaya çıkarak ufak tefek üretimlere başladılar. Özellikle de yurt dışına satışlar yapmaya başladılar. İşte burada bir kırılma noktası oldu ve sanayi tekrar canlanmaya başladı. Türkiye uluslar arası ticarette adımlar attı. Böylece öne çıkılan sektörlere yönelik de dergiler çıkmaya başladı. 1980’lerin hemen başında ve ortasına doğru inşaat, daha sonra tekstil ve son olarak da turizm sektörleriyle ilgili dergilerin sayısı arttı. Dikkat ederseniz inşaat, turizm ve tekstilin Türkiye’nin 1980’lı yıllardaki lokomotif sektörleri olduğunu da görürsünüz.

Gelişen sektörler medyasını mı oluşturuyor yani

Bunlar birbirini destekliyor aslında. Gelişen sektörle birlikte, onun medyası ortaya çıkıyor evet. Medyanın güçlenmesi de zamanla sektörü daha da güçlü hale getiriyor. Yani bütün bunlar birbirini tamamlıyor

Bilgi paylaşıldıkça sektör de gelişiyor

Sektörel dergilerin önemi nedir? 

Sektörel yayınlar, temel olarak o sektörün kılcal damarlarına nufüz eder. O yüzden de sektörel dergiler “nabız tutar” ya da “sektörün elini sıkar” bizim deyimimizle

Eski dönemlerde, dünyanın her yerinde bir işi öğrenmek isteyen kişi, bir ustanın yanında işe başlıyordu. Çünkü eğitim alabileceği yerler yoktu insanların. Her ustanın mesleğiyle ilgili sırları vardır. Her usta çırağına sırlarını anlatmıyor, her şeyi öğretip göstermiyordu tabiki. Bilginin tamamı sır olarak saklanıp, gelecek nesillere aktarılmadığı için de bilim geriye gidiyor. Ustadan sonra gelen kişi, kendi yetenekleri doğrultusunda öğrenebildiklerinin üzerine bir şeyler ekliyor, yoksa hiçbir ilerleme olmuyor.

Sektörel yayınlar sayesinde bilgi ve birikim başkalarıyla da paylaşılıyor. Bu nedenle de sektörde ilerleme kaçınılmaz oluyor. Ayrıca yeni ürünleri sektörel yayınlardan takip edebilir kişi, bu yolla o ürüne kolaylıkla da ulaşabilir. Okuyucular sektörel yayınlarlarla ülkenin neresinde olursa olsunlar, hem fikir sahibi oluyor, hem de taleplerini karşılayabiliyorlar.

Sektörel dergilerde çalışan tüm arkadaşlar, zamanlar sektöre vakıf olup, ilgili insanları tanırlar. Bu arkadaşlar da zamanlar sektörle ilgili ihtiyaçları da en iyi şekilde takip edebilir hale gelirler.

Sektörel yayınların sektördeki görgünün, bilginin, deneyimin, tecrübenin artması, genişlemesi konusundaki bir etkisi var değil mi?

Ölçülmüş bir şey yok ama etkisi olduğu çok açık bir durum. Artık yayın dediğimiz zaman sadece dergiyi kastetmiyorum. Çünkü artık güçlü web sitelerimiz var. Hemen hemen bütün yayıncı arkadaşlar dergilerin yanında web siteleriyle, kataloglarla, cd’lerle yayıncılık yapıyorlar. Burada iletişimin gücü devreye giriyor. İletişim; bir kişinin tek başına çalışması ile daha kalabalık bir grubun birlikte çalışarak, diğerlerinden de haberdar olması arasındaki farktır. İletişimin gücü ve iletişim sayesinde bilim de müthiş bir şekilde ilerliyor.

Sektörel Yayıncılar Birliği kapsamında kaç tane üyeniz var?

Sektörel Yayıncılar Derneği’ne üye sayımız; yayıncı olarak 30, dergi olarak da 78 adet. Bağımsız olarak, belirli bir sektöre yönelik, kar amaçlı yayın yapan yayınlar, bizim sektörel yayın tanımlamamıza giriyor. Bu tanımlamaya göre de Türkiye’nin sektörel yayıncıların %60-70’i bizim bünyemizde yer alıyor diyebiliriz. Kar amacı gütmeyen dergileri ise kurum dergisi olarak tanımlıyoruz. Kurum dergisinin amacı itibar artırma ya da üyeler arasında iletişimi sağlamaktır.

Makine ve bilişim sektörü hızla gelişiyor

Günümüze baktığımızda yayınların dağılımı nasıl? Hangi sektörlerin geliştiğini söyleyebiliriz?

Günümüzde inşaat ve turizm sektörü ile ilgili güçlü bir yayıncılık var. 1980’lere kıyasladığımızda, makine alanında da gelişmeler yaşandığını söyleyebiliriz. Makine ihracatının en büyük kalemlerden birisi haline gelmesiyle bu sektör güçlendi. Bizim bünyemizde 10, Türkiye genelinde ise 20 civarında makine sektörü ile ilgili dergi var. Bilişim alanında da güçlü dergiler var, çünkü bilişim sektörü de devamlı gelişiyor.

Uncategorized
About editor